19 Şubat 2017 Pazar

Kapadokya Macerası:)

Kapadokya macerası:)
Uzun bir aradan sonra herkese merhaba.
Geçen haftasonu Kapadokya'daydık.
Masal gibiydi. Bol bol fotoğraf paylaşacağım bu masalı hissetmeniz için:) (instagram hesabıma bakabilirsiniz)
Cappadocia Cave Suites'te kaldık. Otel muhteşemdi. Çok memnun kaldık.
Tüm odalar birbirinden farklı. Rezervasyon yaptırmadan önce websitesinden bakmanızı tavsiye ederim.
Bazı odalarda jakuzi var, bazı odalar çok geniş, bazılarında oturma odası gibi bir bölüm de var vb. Kahvaltısı iyiydi, personel çok yardımseverdi.
İlk gün ATV turu yaptık, vadilerin içine doğru gittik, gezdik. Mevsimden dolayı sakin olduğu için rahat rahat fotoğraf çekildik her yerde, çok keyifliydi:)
Yeşil tur yaptık, Ihlara Vadisi şahaneydi karlar altında. Kim bilir baharda nasıl güzeldir:)
Kırmızı tur yaptık,  bu turda rehbere özellikle söyledik Turasan şarap fabrikasını da görmek istiyoruz diye. Sağolsun kırmadılar götürdüler. Şarapları İstanbul'a da kargo yapıyorlarmış. Dolayısıyla taşımak zor olur uçakta diye yanımıza almadık, sipariş vereceğiz:)
Balon turuna katıldık katılmasına ama balon için izin verilmedi maalesef. Gittiğimiz ilk gün sisliydi, takip eden günlerse rüzgarlıydı. Semada balon göremedik ne yazık ki.
Hangi tura katılacaksanız katılın, mutlaka pazarlık yapın:) işe yarıyor.
Otelimize çok yakın üç mekan tavsiye edeyim:
1: Nazar Börek: Gözlemeleri bir harika. Mutlaka deneyin. Pişman olmazsınız.
2: View Point Restoran: Eski adı Manzara Restoran. Testi kebabı çok güzeldi. Manzarası da tabii:)
3: Pumpkin Restoran: Böyle bir personel yok, o kadar tatlılar ki :) Burada fix menü uygulanıyor. Çorba, meze tabağı, ana yemek, tarlı&meyve tabağı 60 TL. Biz çok sevdik bu sevimli mekanı:)
Şimdi fotoğraflar gelsin haydi:)


31 Ağustos 2016 Çarşamba

Gökçeada

Evet, şimdi sizlere 3 günlük Gökçeada seyahatimden bahsedeceğim:)

Gökçeada'ya ulaşım:
Biz aracımız ile Kabatepe'ye gidip, feribota bindik.
İstanbul'dan Kabatepe'ye ulaşım 4.00-4.30 saat sürüyor. Kabatepe-Gökçeada feribotu ise 75 dakika sürüyor. Kabatepe'ye ulaşımımız gayet rahattı. Birkaç yerde yol yapım çalışması, bölünmüş yol vardı ancak bu kısımlar birkaç km ile sınırlıydı. Esas bizi sıkıntıya sokan feribot beklemek oldu. 27 Ağustos, yani 30 Ağustos öncesi gittiğimiz için önümüzde çok fazla araç vardı. Feribotlar iki saate bir kalkıyor, biz ise 11.00 feribotuna bineriz düşüncesiyle 10.40 civarında Kabatepe iskelesinde olup, 15.00 feribotuna binebildik:( Feribotlar tam vaktinde kalkmıyor bu arada, 15.00 feribotu, 15.20 gibi motor çalıştırdı. Belki de bayram tatil kalabalığındandır. Feribotu beklerken iskelede bir şeyler atıştırabileceğiniz bir restoran mevcut. Ancak beklentinizi fazla yüksek tutmayın. Biz kaşarlı gözleme, balık ekmek, kıymalı pide, sigara böreği denedik. Bunlardan önerebileceğim sadece sigara böreği. Bence feribotta kaşarlı tost yemek daha mantıklı, çok acıkmadıysanız feribota binmeyi bekleyin:)  İstanbul-Kabatepe arasında ise Tekirdağ'da hemen yol üzerinde yer alan Özcan'lar köfteye mutlaka uğrayın, bir mola verin derim:) Köftesi, işkembe çorbası, açık büfe ya da serpme kahvaltısı bir harika. Ev yapımı ayranları da var, o da nefis. Biz hem giderken uğradık (kahvaltı yaptık) hem de dönüşte uğradık (yemek yedik). Çocuklar için oyun alanı da var. Yolda sıkılan çocuklar için bir rahatlama olabilir burada mola vermek.

Gökçeada hakkında:
Gökçeada (İmroz), Türkiye'nin en büyük adası. Bu nedenle, mutlaka araç gerektiriyor. Dediğim gibi biz aracımızla gittik. Gezerken birkaç kez minibüs gördüm ancak bence arabanız olması lazım çünkü adanın çok farklı uçlarında koylar var. Yolları çok dar, "slim fit" diyebiliriz:) Özellikle koylara giderken oldukça dar ve virajlı yollardan geçeceksiniz. Aman dikkatli olun. Maksimum 50-60 km hızla gitmek iyi olur. Her yerde keçi var:) Yolunuza atlıyorlar. Hayatımda en çok keçiyi Gökçeada'da gördüm. Dikkat keçi çıkabilir:) Bu nedenle de aracınızı daha dikkatli kullanmanız gerekiyor.

Gökçeada'da konaklama:
Biz merkezde yer alan Kayabalı Otel'de kaldık. Gürültüden uzak, doğayla iç içe bir otel. Tamamen taştan yapılma, eski Rum evlerinin arasında yer alan şirin bir otel. Temizliği siz talep ederseniz yapıyorlar, biz her gün için temizlik istedik. Sabahları horoz sesi, kuş sesi ile uyanıyorsunuz:) Akşamları da cırcır böcekleri ötüşüyor:) Kahvaltısı gayet güzel. Çok güzel menemen yapıyorlar, börekleri de nefis. Otel önünde ve yanında araç parkı için yeterli alan da var. Otel sahipleri iyi niyetli yardımsever insanlar.

Gökçeda'da koylar:
Gelelim tatilimizin en güzel kısmına, deniz keyfine:) İlk gittiğimiz plaj "Gizli Liman" oldu. Bu plaja gittiğinizde Türkiye'nin en batı ucuna gitmiş oluyorsunuz:) Aman dikkat edin, biz buraya gittiğimizde telefon şebekesi Yunanistan'a geçti, gerekli ayarlamalarınızı yapın gitmeden. Çok uzun bir sahil, uçsuz bucaksız bir deniz. Hem de çarşaf gibi... Biz sabah erkenden gittik. Açıkçası bana soğuk da gelmedi deniz suyu, rahatça girebildim. Şezlong ve şemsiyeler mevcut. Deniz girişi çakıl taşlı. Hemen sahilde bir şeyler içebileceğiniz bir mekan da var. Bence mutlaka uğrayın. Çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Sanki denizde değil de okyanusta yüzüyor gibi hissediyorsunuz. Bir de deniz suyu Akdeniz'e göre daha az tuzlu olduğu için midir nedir, sanki denizde değil de gölde yüzüyor gibi hissettim hep.
İkinci koyumuz, "Laz Koyu" oldu. Yukarıdan araçla koya doğru inerken, manzara nefes kesiyor. Çok güzel. Gökçeada'nın en meşhur koyu bence. Biz yine kalabalık olmadan erkenden gittik. Su tek kelimeyle şahaneydi:) Çarşaf gibi, ayrıca denizi kumlu. Özellikle çocuklar için çok ideal. Şezlong ve şemsiye mevcut. Ayrıca yemek yiyebileceğiniz bir mekan da var. Mutlaka görün derim.
Üçüncü plajımız ise Aydıncık plajı. Altın rengi kumu olan, oldukça uzun bir plaj. Plajda konaklama tesisleri de var. Kamp için alan da var. Sörf dersleri verenler var, çok fazla sörfü bir arada görebilirsiniz:) Eğer ki Alaçatı'nın kalabalığından sıkılan sörfçülerdenseniz, burası sizin için biçilmiş kaftan:) Hemen yanında Tuz Gölü var. Aydıncık plajına geldiyseniz, mutlaka ama mutlaka Tuz Gölü'ne de uğrayın.

Gökçeada'da gezilecek yerler:
Köyleri gezmek çok zevkli, başlıca görmeniz gereken köyler şöyle: Zeytinli Köy, Tepeköy, Kaleköy, Bademli, Uğurlu diye düşünüyorum. Ben bu köyleri gezdim. Çok şirin hepsi de:) Merkezde pek bir şey yok açıkçası, hareketli değil, çok küçük bir merkezi var.

Gökçeada'da restoranlar:
Mutlaka balık yiyin ve oğlak tatmadan dönmeyin:) Kaleköy'de Yakamoz restoranda akşam yemeği yiyin. Çok güzel mezeleri var, oldukça çeşitli. Balık da çok lezzetli. Dahası günbatımını bu restorandan izlemek bu kadar mı muhteşem olur. Akşam gün batımını gözeterek uygun saatte gidin, fotoğraf çekimi için hazır olun:) Bademli'deki Gliki Restoranın manzarası süper. Kalamar olmaması, fava olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı. Ama şirin bir mekan. Uğurlu köy yolunda İğde Restoran'da çok lezzetli kuzu eti yiyebilirsiniz. Kuzu şiş, kuzu pirzola çok başarılı. Et tercih etmem derseniz, kaşarlı pidesi de çok iyi, çıtır çıtır:) Tepeköy'deki Baba Yorgo'ya mutlaka uğrayın. Oğlak eti süper. Tavsiye ederim, o kadar iyi pişiriyorlar ki, yumuşacık. Bir kez daha yiyesiniz geliyor. Şarapları da ünlü bu mekanın. Ben iki tane kırmızı şarap denedim. Dionysos ve Yakhos. İlki içimi hafif, ikincisi ise ağızda doygun bir tat bırakıyor, seçim sizin:) Zeytinli'de Yeşil Ev adlı çok tatlı bir mekan var. Burada da şahane dondurmalar var. Bayılırsınız. Kaleköy limanının orada Eleni Rum Tavernası var. Açıkçası balık adına en lezzetli bulduğum yer burası oldu. Hem mezeleri, hem balığın tadı muhteşem. Çalışanlar da çok ilgili. Hemen merkezde Balbadem kafenin tatlılarını deneyebilirsiniz. Ada rüyası adında, kendilerine özgü bir tatlıları var. Ben çok sevdim. Mekanda kahvaltı da mevcut, otelde kahvaltı tercih etmeyip dışarıda kahvaltı yapalım derseniz, güzel bir seçim olabilir.

Gökçeada'da mutlaka yapmanız gerekenler:
Hemen merkezde Efi Badem'den Gökçeada'nın en lezzetli badem kurabiyelerinden tatmadan dönmeyin. Ben 4 paket aldım İstanbul'a dönerken. Ayrıca denize gitmeden önce buraya uğrayıp deniz keyfi esnasında ağzıma atarım diye her gün badem kurabiyesi aldım:) Emin olun çok seveceksiniz. Kıvamı çok iyi, ağzınıza atar atmaz dağılıyor. Yine bu mekanın dondurması da süper. Denemenizi öneririm.

Umarım bu detaylar faydalı olmuştur, Gökçeada gezime ait fotoğraflara instagramdan "kacanbavul" hesabından bakabilirsiniz.

Şimdiden keyifli vakitler:) Sevgiler.

7 Ağustos 2016 Pazar

KAŞ'ta nerede kalmalı?

Kaş otellerinin çoğu ya şehir merkezinde ya da Çukurbağ yarımadasında. Ben hem yarımadada, hem de şehir merkezinde kaldım. İkisinin de kendine göre avantajları, dezavantajları var, nasıl bir tatil istediğinize bağlı. Yarımadada kalınca merkeze gitmek için mutlaka araç gerekiyor. Odalardan denize inmek için pek çok basamak iniyorsunuz. Hadi inmesi kolay da çıkması, özellikle çocuklu aileler için zor olabilir. Diğer yandan, yarımadadaki otellerin manzaraları süper ve hemen hemen hepsinin önünden denize girebiliyorsunuz. Ben gezip tozmayacağım, otelde takılıp deniz ve manzara keyfi yapacağım diyorsanız, yarımada da keyifli olur. Ancak ben Kaş'a gelmişken gezeceğim tabii derseniz, özellikle akşam alkol kullanıyorsanız, aracınızla yarımadaya dönme sıkıntısı çekmeyin, merkezde kalın derim.

Şehir merkezinde kalırsanız, pek çok seçeneğiniz var. Ben "Hotel Sonne"yi tavsiye edeceğim:) Biz çok memnun kaldık. Öncelikle yeri çok merkezi, limana, çarşıya yürüme mesafesinde. Otel sahibi Selahattin bey çok ilgili, çok yardımsever. Check-in yapmak için ilk adımı attığımızda hemen soğuk limonatalar ikram edildi:) Resepsiyondan itibaren bir temizlik kokusu hakim, odalar her gün titizlikle temizleniyor. Çarşaflar, havlular her gün değiştiriliyor ve sabun kokuyor. Kahvaltısı çok zengin, çeşit çeşit börekler var, anne eli değmiş gibi lezzetli. Her sabah kahvaltınızı panoramik bir Kaş manzarası sunan şahane bir terasta yapıyorsunuz. Güne böyle bir manzarada başlamak nefis oluyor:)
Personel çok güler yüzlü, özellikle doğum günüm olduğunu öğrendiklerinde kahvaltıda portakal suyu ikram ettiler, kek üzerinde mum getirdiler, bitmedi:) Odamızı begonviller ile süslediler ve şarap ikram ettiler:) Açıkçası konuklarını memnun etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Otelin kendine ait otoparkı yok, önünde 2-3 arabalık yer oluyor, ancak buralar boş değilse bile mutlaka yakınlarda yer bulunuyor, otel personeli burada da yer bulmak için devreye giriyor:) Aşağı katlardaki odalar çok küçük, bu açıdan sevmeyebilirsiniz ancak yukarı katlardaki odalar gayet yeterli büyüklükte, bir de teras katında dağ manzaralı bir odası var, burayı da tercih edebilirsiniz. Booking.com puanı 9.6'ydı ben gittiğimde. Oradaki yorumlara da göz atabilirsiniz. Hayatım boyunca hiç bir otelde bu kadar ilgi görmemiştim, çok net:)

Çukurbağ yarımadasında ise, Club Çapa Otel ve Villa Hotel Tamara'yı tavsiye ederim. Her ikisinde de deniz çok keyifli, manzara çok güzel. Özellikle yakamoz vakti:) Çukurbağ yarımadasının yeri bir ayrıdır bende, çok özel:)

Şimdiden iyi tatiller:)

5 Ağustos 2016 Cuma

Kekova Üçağız Tekne Turu

 
Gelelim en zevk aldığım, suyunun rengine hayran olduğum, berraklığıyla baş döndüren koyları içeren mavi tura:) Kaş'a gidiyorsanız Kekova'yı görmeden evinize dönmeyin diyorum.

Kaş'ta bu turu yapan pek çok şirket, zaten Kaş'ta yürüyüş yaparken mutlaka size sesleneceklerdir:) Araç ile Üçağız'a gidiyorsunuz, yaklaşık 45 dakika sürüyor. Üçağız'dan teknelere biniyorsunuz ve işte keyifli yolculuk başlıyor. Güneş kreminizi sürmüş olun, teknede güzelce bronzlaşacaksınız, bol bol denize gireceksiniz:) Ortalama 5 koyda yüzme molası veriyor.

İlk durağımız Akvaryum Koyu. İsmini berraklığından alıyor, turkuaz sularda doyasıya yüzüyorsunuz. Bu sefer gittiğimizde teknelerin arasında gezinen küçük bir kayık gördük:) bir amca ve teyze takı satışı yapıyordu, satışlar denize de inmiş dedik:) İkinci durağımız Tersane koyu oldu. Bu koy da çok keyifliydi. Batık kentin kalıntılarını burada da görmek mümkün. Doyasıya yüzdük, gerçi gün boyunca tüm molalarda yüzdük biz:) Çok sıcak bir döneme denk geldi, hiç doyamıyorsunuz o güzelim sulara.

Yemek molamızı alacağımız Dana Musa koyuna gitmeden önce Korsan Mağarası'nın önünden geçtik. Şansımıza bu sefer hava çok iyiydi, dalga yoktu, teknenin arka ucunu mağaraya yanaştırdık iyice ve baya bir içini gördük mağaranın. Denizin bir kenarında mağara ilginç geliyor insana:) Sonraki durağımız benim favori mekanlarımdan birisi, Kale Köy (Simena). Küçük kayalık bir ada, antik Lika kenti. Sıcakta çok zorlanacaksınız eminim, ama mutlaka yukarıdaki kaleye çıkın, manzara enfes:) çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Ve olmazsa olmazı söylüyorum, bu adada şahane ev yapımı dondurmalar var. 3 top yemiştim, sonra dayanamadım 2 top daha yedim. Hayatım boyunca 5 top dondurmayı art arda yememiş olan ben yedim yani düşünün:) Şimdiden özledim... Bu yaz keşke yolumuz düşse bir daha.

Son molamızı Çamlıca koyunda verdik. Bu koy da gayet keyifliydi, üşenmedik, burada da yüzdük. Üşümeden yüzmek gibisi yok:)

Siz siz olun yapılacaklar listenize Kekova turunu ekleyin:)

Daha çok fotoğrafa ulaşmak için instagramda "kacanbavul"u takip edebilirsiniz:)


Üçağız
Batık Kent
Tersane Koyu


Akvaryum Koyu 
Korsan Mağarası
Kaleköy

Kaleköy tepeden manzara

Kaleköy tepeden manzara






2 Ağustos 2016 Salı

Nereid Meyhanesi-KAŞ

 
Nereid, Kaş'taki en güzel meyhane bize göre. Şöyle ki lezzetine doyamayıp, denemediğimiz mezeleri de denemek için üst üste iki akşam Nereid'e gittik. Çok farklı, daha önceden hiç tatmadığımız mezeleri var. Özellikle sıcak mezeleri çok başarılı. Servisi gayet hızlı, çalışanları yardımcı ve güleryüzlü. Alt katın yanısıra teras katı da var. Teras katının manzarası daha iyi, denizi daha iyi görüyor tepeden. Alt katın da farklı çok hoş bir ambiansı var. Masa örtüleri vesilesiyle mavi-beyazın hakimiyeti var. Mekana giriş merdiveninin yan tarafları balık ağlarıyla süslenmiş.

Evet gelelim mezelere:) Soğuk mezelerden acılı Girit, fava, Selanik cacığını tavsiye ederim. Narlı salatası çok güzel. Sıcak mezelerden ise ahtapot tandır ve levrek simit çok çok iyi. Lavinya, saganaki (peynir) ve paçanga böreği (kılıç balığı pastırmasından) de çok lezzetli. Bu arada kavun seviyorsanız eğer, Kaş'taki kavunların tadı bir harika, mutlaka kavun da isteyin, biz Nereid'de de bayıldık kavuna. Ana yemek olarak da levrek yedik, tadı şahaneydi.

Gelelim müziklere, eski 45'likler, 70'li 80'li yılların Türkçe parçaları size eşlik ediyor. Tam da olması gerektiği ayarda, kulağınızı tırmalamıyor, rahatça muhabbet edebiliyorsunuz.

Mezelerin ve müziğin tadı damağımızda kaldı:) Kaş'tan yanımıza alıp getirdiğimiz çok güzel bir anı oldu bu mekan bize...Kaş'a bir daha gittiğimizde mutlaka uğrayacağız Nereid'e. Bu arada mekan ismini deniz perilerinden almış:)

Sevgiler.


Saganaki

Narlı Salata
Acılı Girit
Levrek Simit
Lavinya
Fava


Paçanga
Ahtapot Tandır
Kavun
Selanik Cacığı

Levrek





 






1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kaputaş Plajı-KAŞ

Hayatımda gördüğüm en güzel denize sahip Kaputaş...Kartpostal gibi resmen. İnsan inanamıyor...Kaş ile Kalkan arasındaki bol virajlı, ama muhteşem manzaralı yolda yer alıyor. Tepeden bakınca manzaraya bakakalıyorsunuz...Mutlaka erken gidin derim, hem daha az kalabalık olur hem de aracınıza  rahatça yer bulursunuz. Aracı park edin, gelin yaslanın korkuluklara, seyredin Kaputaş'ı bir, acele etmeyin inmek için.

Neredeyse 190 merdiven basamağı inerek ulaşıyorsunuz, giriş ücreti yok, eğer şezlong ve şemsiye isterseniz 5'er TL veriyorsunuz. Yukarıda belediyenin işlettiği bir restoran var, köpük ayranı çok iyi, hele de o sıcakta o kadar iyi geliyor ki. Gözleme çeşitleri de var ama yediğiniz en iyi gözleme Kaputaş'taki olur diyemem. 2 sene önce gittiğimde duş yoktu, artık yukarıda restoranın orada duşlar ve soyunma kabinleri var.

Kaputaş nasıl yaramaz:) Adımını attığın anda derinleşiyor, yüzenlerin çoğu kıyıya 1-2 metre yakında yüzüyor zaten, çok dalgalı çünkü. Köpük köpük, turkuaz rengi sularına dalınca insan tüm tasasını unutup dalgalarla dans etmeye başlıyor:) Denizin girişi çakıltaşı dolu. Bazen ayaklarınızı acıtıyor, dikkat.

Her zaman için keşke daha önceden keşfetseymişiz dediğim yer aynı zamanda. Her yıl mutlaka uğramaya çalışıyoruz, yaz Kaputaş'sız olmaz benim için. Türkiye'nin tanıtım videolarında da Ölüdeniz ve Kaputaş ikilisi demirbaş. Benim gittiğimde tekneler yoktu ama birkaç arkadaşım tekneler gelince çok batırıyorlar suyu diye hayıflanmıştı. Ne olur bu cennet köşeyi mahvetmeyelim. Kaputaş bir mucize, kesinlikle korunması lazım. Mutlaka uğrayın, daha fazla bozulmadan...



30 Temmuz 2016 Cumartesi

Kelebekler Vadisi-ButterFly Valley

Tek kelimeyle "büyüleyici" diyebilirim Kelebekler Vadisi için... Her zaman aklımdaydı, fotoğraflarına bakıyordum internetten, ne zaman gidebileceğim acaba buraya diye.

Ölüdeniz'e geldiğimizde içimi bir heyecan kapladı, hemen Belcekız'a gelip teknelere sorduk ne zaman kalkıyor Kelebekler Vadisi'ne giden tekne diye. 5 dakika içerisinde kalktığını öğrenince apar topar park ettik arabayı ve koştur koştur yetiştik:) Yaklaşık 20 kişilik bir tur teknesine binerek, ~20 dakika içerisinde hedefimize ulaştık. Vadiye yaklaşırken heyecan doruktaydı, ilk kez o eşsiz manzarayı canlı canlı görebilecektim. Esas büyülenmeyi işte, vadiye ayak bastığımda yaşadım. Su inanılmazdı, rengi inanılmazdı, doğa inanılmazdı, sahil, kum, arka taraftaki yeşillik alan, sanki Lost adasındaydık... Hemen sahilde fotoğraf çekilmeye başladık. Nereye gideceğimizi şaşırdık heyecandan:)

Suyun rengi turkuaz, nasıl güzel, nasıl ılık, Kaputaş gibi yaramaz denizi, özellikle girişi. Seni alıp savuruyor. Yalnız hemen deniz girişindeki kayalar çok kaygan, ben 3 girişimde de kayarak girdim denize:) Yürümem mümkün olmadı pek. Bir de çıkarken dalgalar çok savuruyor, her tarafımız çakıl&kum oldu. Hemen sahilde duş var, tabii beklenti yüksek olmasın. Ama bizim için gayet yeterliydi. Hemen sahilin biraz arka tarafında balık restoranı var, biz çok aç değildik, kavun&karpuz&peynir söyledik. Ancak balık ekmek ya da ızgara balık çeşitleri de mevcuttu.

Şansımıza hiç kalabalık değildi, hatta bazen sahilde sadece eşimle ben kaldık, müzik yok, kalabalık uğultusu yok, tamamen doğayla baş başasın. Teknede bizimle gelen çoğu kişi şelaleyi görmeye gitmiş olmalı... Biz sahile vurulduğumuz için, arka taraflarda çok vakit geçirmedik ama kelebekleri gördük tabii vadinin iç taraflarına doğru gittiğimizde:) Sahil tarafında bol bol arı da gördük, eşek arıları uçup duruyordu. Vadide dört buçuk saat geçirdik, teknemiz tam vaktinde geri dönüş yoluna çıktı.

Ayrılırken, buraya mutlaka geleceğim diye geçirdim içimden. Özellikle de kalmalıyım, muhakkak geceyi geçirmeliyim dedim. Gecesi de bambaşka olur oranın eminim, ay ışığı, yakamoz...
İnsanın Bohemian Rhapsody dinleyesi geliyor Kelebekler Vadisi'nde:)

Herkese tavsiye ederim, ya da etmesem mi, doğal kalsın sonsuza dek, kalabalıklar bozamasın. Çok moral bozucu manzaralar da vardı, sahilde içilmiş bırakılmış sigara paketleri, kola fanta şişeleri. Niye mahvediyoruz güzelim ortamları? Çok yazık... Çok üzücü...

Mutlaka bir daha gideceğim, bekle beni Kelebekler Vadi'si:)